Blog Arşivi

24 Aralık 2010 Cuma

Deniz mavi gök yeşil mi?

Şimdi çalsan kapıyı, desen ki ben geldim. Son kez gelse kokun önce saçlarından sonra ellerinden.. Gelsen ama benim olmasan, sadece son defa yanımda dursan omuzumda uyusan, hissetsem o huzuru tekrar.. Derler ya en güzel aşk zor olanmış, gerçekten öyle.. Benim olsan belki de ben bu aşkı, bu hayranlığı bu kadar güzel yaşayamam. Benim olma ama hiç değilse son kez sarılayım sana.. Özledim, o kadar özledim ki gözüm görmez oldu kimseyi, kimse yerini dolduramıyor. Nefesini özledim. Kendimi o kadar aşk görürken geldin sen, kaptırdım kendimi, bağlandım sana. En çokta buna yanıyorum ya, bağlandım sana.. Kimseye söyleyemiyorum hala seviyorum diye, biliyorum anlaşılıyor gözlerimden ama başaracağım. Değil 2 sene, 12 sene daha geçse sonunda başaracağım, vazgeçeceğim senden, daha da olmadı kendimden.. Her şey iyi, güzel seviyorum, özledim de nereye varacak sonum? Bunu düşünmeden geçmez zamanım.

Tekrar tekrar aynı şeyleri yazmaktansa kısaca bitirip gidiyim en iyisi..
İstanbul'um, bitmez çilem, şarkılarda hep söylemem, akşamlarını özledim, burda bitmesin hikayem..
Bitip tükenmez sigaram, ciğerim nefessiz kalmış, 
HER ŞEY YALAN OLSA BİLE, EN GÜZEL AŞK ZOR OLANMIŞ..

11 Aralık 2010 Cumartesi

Neleri var neleri..

Ülkemizde hiç bir ülkede görülmeyen garip bir toplu taşıma aracı sistemi var, evet metrobüs. Aslında 17 milyon nüfusu olan bir şehir için mükemmel bir sistem lakin özel aracı olan insanların buna tepkisi çok büyük bildiğim kadarıyla, benim yok o yüzden emin değilim. Konu bu değil tabiki, çok farklı şeyler gördüm ben metrobüste, aslında sadece metrobüs değil. Bunu yazma amacım toplu taşıma araçlarında gördüklerim, yaşadıklarım.

Toplu taşıma araçlarına binerken insanlar çok sakin bir hal alırlar fakat bu sakinlik 5 dakika bilemediniz 10 dakika sürer. Aslında herkesin kafasında ulan biniyorum ama oturabilecek miyim acaba?, oturursam güneş vurur mu yüzüme?, ya yanıma şişman birisi oturursa? ve benzeri sorulardan bazıları olur. Bir çok kişi bir an önce oturup gideceği yere kadar sakin zaman geçirmeyi ya da beraberinde binen kişiyle sohbet ederek güzel güzel yolculuğunu bitirmeyi ister. Tabi bu toplu taşıma araçlarından değil de 17 farklı milyon kişiden bindiğiniz otobüse/metrobüse binen diğer 45-60 kişinin sağladığı ters durumlardan belasını bulur bir çok kişi.
'Aynen yaa' gibi bir düşüncesi olanlar buradan sonrasını daha iyi anlarlar bence.
Halı sahadan yeni çıkmış üstünü bile değiştirmeden otobüse binmiş genci mi yoksa son 24 saat içinde üzerine 7 farklı parfüm sıkan kızı mı yoksa taze umuduyla alınmış kömür kokulu simitler mi? Yoksa hepsinin birden farklı yönlerden size doğru gelmesi mi? Evet kimi zaman bunlardan daha beteri olur, sanki toplu taşıma aracı değil Mamak çöplüğü anasını satıyım dersiniz. Bunun üzerine bide camın kenarına oturan kişinin inadı vardır. İnsanlar baskı yaptıkça o camı açacağı varsa bile açmamakta direnir ya da açtıktan 2buçuk bilemediniz 3dakika sonra hemen bir arka koltukta oturan yaşlı ve hasta teyze kapattırır kendini acındırarak. Planlarsınız insem mi inmesem mi diye, tam bunları düşündüğünüz sıralarda yolun yarısı bitmiştir bile. Bunların yerini başka düşünceler alır, acaba bu kokudan uzaklaşabilir miyim dersiniz lakin takdir edersiniz ki 17 milyon kişilik bir şehirde o otobüste ikiden fazla yere oturmak pek mümkün olmayabilir. Ufacık bir şansla başka bir koltuğa mı geçtiniz? Dertler biter mi? Bitmez tabi ki. Orada da her şeyden ama her şeyden şikayetçi bir teyze vardır, herkesin bunun dedikleriyle gaza geleceğini düşünür, kafası karışık gençler hemen hak verir teyzeye, ve tabiki aynı yaşlarda olan diğer teyzeler ve amcalar. 'Şoför kardeş utanmasan daaa yavaş gidecen yolcu alacam diye ha' diye bir ses gelir, hemen 2 arka koltukta oturan gençler kendi aralarında 'aynen lan herife bak 30la gidiyo la' derler. Bunu da duyarsanız artık siz de onlardan biri olmuşsunuz demektir.


Her şeyi bir kenara bıraktım ben nelerini gördüm bu toplu taşıma araçlarında. 3 adet mükemmel olmasada çok güzel örneklerim var, ağlanacak halimize güleceğiz hep beraber.


Bir gün metrobüsteyim saat 8-9 sıralarında, beylikdüzünde oturuyorum son durağa kadar gideceğim, mecbur oturmak lazım, o yol ölüm gelir gözüme her seferinde. Tam bir yer buldum, yerleştim, kulaklığımı taktım, Çok iyi hatırlıyorum Florya durağında kör bir amca bindi metrobüse, şerefsizim ki bir saniye bile düşünmeden kalktım yer verdim amcaya, tuttum kolundan oturttum. 'Teşekkür ederim' dedi. Şöyle söyleyeyim tam bir istanbul beyefendisi amca. Kravatı o kadar sıkıyor ki boğazını, nefes alamasa yine de sorun etmeyecek bir duruş var amcada. Ben de yer veren genç benim duruşumu sergiliyorum tabi metrobüste omuzlarım tavana değecek nerdeyse. Her neyse avcılar durağına geldik, indim sigaramı yaktım, amca yürüyor ama biraz yamuk yumuk yürüyor bastonu sol elinde bende sağına geçip koluna girdim merdivenlerden çıkarayım amcayı dedim. Çıkardım merdivenlerden turnikeden geçirdim amcayı, bilenleriniz anlarlar hemen sol tarafa döndüm merdivenlerden iniyorum amca sağ tarafa tutuna tutuna iniyor yine bende hemen önündeyim, bastonu tuttuğu eliyle gözlüğünü burnunun ucuna indirip omuzuma dokunup 'İyi akşamlar evlat sağol her şey için' demesin mi? Amcanın gözlere baktım bir an yüzümde gülümseme oldu, o da güldü. Evet, ben ilk başta oturdum merdivenlerin hemen inişindeki ilk durağa yaklaşık 3 dakika güldüm, ulan ne insanlar var be diye. Toplu taşıma aracında rahat etmek için gözlük alın yanınıza bundan sonra benden size tavsiye :-)


Yukarıda söylediğim gibi beylikdüzünde oturuyorum, yani metrobüsü kullanmam için avcılara gelmem gerekiyor, bildiğiniz gibi avcılar ilk durak, en sevdiğim yere oturabileceğimi hissedene kadar binmem eğer tek başımaysam. Bir gün yine bindim, nasıl rahatım anlatamam. Amcanın biri hemen sağ ön tarafımda beyaz market poşetini öyle bir hışırdattı ki kulaklığımdan gelen şarkı sesini duymadım. Çıkardım tamamen kulaklıkları, tabi bu sesi duyan bir çok kişi benim gibi gözlerini dikti amcaya 'ne yapıyor acaba?' diye düşünerek. Amca poşetten ne çıkarsa şaşırmazsınız? Adam kavanozla reçel çıkardı, bir an herkesin aklından 'yok artık' şeklinde cümleler geçtiğine eminim o anlarda. Amca kapağını açtı, e parmakla yiyecek hali yok, ayıptır söylemesi amca bokunu çıkarmış, paltosunun cebinden çıkardı kaşığını(tam emin değilim çatal da olabilir hatırlayamıyorum). 1kaşık 2kaşık derken amcamız yarıya kadar yaklaştı. En sonunda teyzenin biri artık kokudan mı rahatsız oldu amcanın ağzını şapırdatmasından mı bilmiyorum ama, 'ayıptır be adam ayıptır biz de insanız, rahatsız oluyoz bazen' dedi. Amca hiç tepki vermeden kapağını kapattı kavanozun ve ait olduğu yere beyaz market poşetine koyup ağzını kapattı. Kaşığı mı ne yaptı? Bir güzel yaladı, paltosunun cebine geri koydu. Neleri var neleri..


Hafta içiydi, metrobüsün en sakiniydi tahminimce ki çok iyi hatırlıyorum yarısı boştu. Amcanın birisi inmek üzere kapıya doğru yaklaştı, durakta kimse olmayınca ve hiç bir düğmeye basılmayınca kapıları hiç açmayan kaptan, yaklaşık 10 saniyelik duraksamanın arkasından devam etti. Hemen sinirlenen amca 'niye açmıyon lan kapıyı?' diye bağırınca, şöförün gayet sakin bir sesle 'düğmeye basmanız gerekiyor beyefendi' demesine daha da sinirlendi amca. Yavaş ama sert adımlarla şoföre yaklaşan amca ile sakin şoförün geri kalan diyaloğu aynen şu şekilde oldu:
- Ne düğmesi lan?
- Düğmeye basmanız gerekiyor beyefendi, ben ineceğinizi nerden bilebilirim?
- Ne düğmesi şerefsiz herif? Sensin düğmesin, düğme. Sana mı basayım?
diyince bir an nefes bile almadı hiç kimse metrobüste. Şoföründe aklı gitti tabi, ne yapsam diye,
'özür dilerim, beyefendi.' dedi ama nafile amca hala çok sinirli.

E yazmaya başladım işte beğendiyseniz ne mutlu bana, beğenmediyseniz de canınız sağolsun demeyeceğim tabi ki beğenmediysen, okuma kardeşim bir daha =) (bkz: Recep İvedik:benim canım yanmaz gardaş)